Yakın dönem Şili Sineması’nın en önemli yapımlarından Tony Manero, Post Mortem ve No gibi filmlere imza atmış olan Pablo Larrain, son filmi The Club ile Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülünü kazanarak büyük bir ilgi uyandırdı. Özellikle filmografisindeki işlere bakıldığında Şili tarihine yönelik takındığı politik tavırla dikkat çeken yönetmenin yeni filminde Katolik Kilisesi’ne dönük bir hikaye yaratması, hiç kuşkusuz ortaya orijinal bir yapım çıkacağının habercisiydi. The Club, mazhar olduğu ilginin hakkını fazlasıyla veriyor.
Kilise içerisinde yaşanan pedofili vakalarına ve eşcinsellikle ilgili çıkan tartışmalara sözüne esirgemeden değinen yapım, derinlerinde ve detaylarında ortaya koyduğu cesaretin meyvelerini toplamasını biliyor. Yerleşik bir topluluğa gelen yabancıyla değişen hayatları ele alan ve katarsisle çözüme kavuşan hikayesinin genel çerçevesine fazla sadık kalması dışında olumsuz sayabileceğimiz bir özellik barındırmayan The Club, sinefillerin asla kaçırmak istemeyecekleri bir yapım.