C-9 // Dilan Cudi Saruhan // Sestra Galeri - Çanakkale Etkinlik Sergi - 8 Mart 2019 - Ç.Kale

C-9 // Dilan Cudi Saruhan // Sestra Galeri

C-9 // Dilan Cudi Saruhan // Sestra Galeri
8 Mart 2019 (Cuma) 19:00 / 21 Mart 2019 (Perşembe) 22:00
Mekan Sestra

C-9 // Dilan Cudi Saruhan
8 Mart - 4 Nisan 2019

“Hapishaneye kapatıldığı ilk günlerde toprağı özlediğini söylemişti... Demirin hükmünün sürdüğü bu mekanda kim özlemezdi ki toprağı? Üstelik bunu içeride yıllarını geride bırakanlara arkasında aya varmayan günler varken söylemişti... Ama onun toprağı özleminde onunla hikayelerini anlatma, toprağa şekil verme arzusu vardı. Bir imkansızlıktı bu, değil toprağa şekil vermek bir fesleğen dalına can vermek için bir avuç toprak bile yoktu burada... Tutsakların en güzel tecrübesi olan toprağa dönüşmüş çayda ekilen akşam sefaları, sarmaşıklar,begonyalar ve hatta limon ve şeftali ağacı da yoktu... Hepsi bir sabah yoğurt, deterjan çöp kovalarından yapılan saksılarıyla birlikte alınıp götürülmüştü. Yeniler onları eski fotoğraflarda görür, duvarlara tırmanıp göğe uzanmak isteyen sarmaşıkların hikayesini eskilerden Atlantis nostaljisiyle dinlerdi.

Elbette toprağı soruşu sadece özlemdendi. Biraz da kabına sığmayan duygularının taşkınlığından. İmkanın yoksunluk kılınarak acıların çoğaltıldığı bir coğrafyada doğmuştu... Nasıl bilmezdi dört duvar arasında toprağa şekil veremeyeceğini... O artık her gün okuluna giden bir sanat öğrencisi değil, bir tutsaktı... Ama hiç değilse elinin altında rengarenk boyalar ve bir kaç tuvali olmalıydı. Onlar da yoktu...

İlkin göz kalemi ve ucuz kırmızı bir rujla beyaz dosya kağıtlarına kadın yüzleri ve bedenleri çizdi. Bu arada günler geçiyordu... Tel örgülerle çevrili havalandırmada arkadaşlarıyla volta atıyor, kendi hikayesini onların hikayelerine katarken gözleri demir parmaklıklara takılıyordu... Merakla arkadaşlarının renkli iplerle düğüm düğüm ördüğü bilekliklere, saç bandanalarına bakıyor, yoksunluğun içinde doğan yaratıcılıkları hayranlıkla izliyordu... Eski bir bez parçası, sökülmüş bir kazağın ipleri esinler ve maharetler kom olup oyuncağa, çantaya, kolyeye dönüşüp hediye olarak birbirine sunulduğunda kendini bambaşka bir deneyimin ve hikayenin parçası olarak görüp sanatın tanımını ve onun kolektif kadın yaşamının her anına nüfus edişini bir kez daha ezberleri kalıpları parçalayarak düşünüyordu...

Bir gün kendi kendine ipler dedi, boyalar yoksa rengarenk ipler vardı... Kadınlar binlerce yıldır iplerle neler neler yapmamışlardı ki? En eski sanattı nakış. Onunla ne çok hikaye, söylenmemiş söylenemeyecek ne çok duygu anlatılmıştı. Motifler göçebe bir çirokbej gibi asırlardır dolaşıyordu. O da pekala nakışı ve resmi birleştirebilir, iplerle çizim yapabilirdi.

Böylesi bir esinle başladı Dilan’ın nakışlarla yaptığı resimler. Tual olarak da siyah ve beyaz atletleri seçti, aslında bir başka imkansızlık yaptırdı bu seçimi... Çünkü sayılarak alınan diğer giysilerin hiçbiri tual olamazdı.

Tüm resimler tel örgülerle çevrili. Hapishanede gökyüzü ile duvarlar arasına yerleştirilen tel örgüler tutsağın zihninde aşılması zor olan sınırları imgeler. Dilan’ın resimlerinde ise tel örgüler çizme eylemiyle sınır ihlalinin imgesine dönüşüyor. Her çizim hapishanenin bir alanını göstererek onu parçalıyor. Bir resimde sadece parmaklıklar ardında küçük bir pencere nakşederek hapishanenin distopik dünyasını gösterirken bir başkasında bulutlar ve mavilikler arasındaki martılarla içeriden görünenin uzaklığını ama aynı zamanda hayal ve özlemle varılabilecek gitmenin bambaşka deneyimlerini yaşayan tutsakların ruhsal dünyalarını nakışa dönüştürüyor. Kiminde sadece ay ve yıldızlar var. Onlar da tel örgüler içinde. Çünkü tutsaklık tutsağı kuşatan ve onu aşan iktidar ve tahakküm ağlarıyla oluşturulur ve bu ağlar görünen her şeyde bir şekilde yansır.

Dilan Saruhan’ın hiçbir nakışında iplerle ördüğü resimde tutsaklar görünmüyor. Bu kadim sanat nakış geleneği veya çizerinin tercihini yansıttığı kadar bence hapishane mekanını imkansızlaştırma gibi cüretli bir isyan ve her tutsağın ruhuna duygularına kök salan firar düşleri olarak okunmalıdır. Bu aynı zamanda parmaklıklar, tel örgülerle kurulan metalik ve distopik mekandan yaratıcı kadın eylemiyle sanatsal bir çıkış ütopyaya uzanan bir yolculuktur.

Bu resimler böyle bir yolculuğun hikayesi, tel örgülerle çevrelenip, kanatılmış topraklarda doğan tutsak bir kadının kapatıldığı mekanı siyah beyaz atletlere nakşetmesi. Hepimiz biliriz çok da uzak olmayan zamanda tutsaklık ve esaret bir sayıya dönüştürülüp bedenleri damgalardı. Çok daha yakın bir zamanda kentler ölümle çitlenip ablukaya alındığında tutsaklık bu sefer kımıldayan ananın, şu taşıyan çocuğun öldürülüşünün resmiyle belleklerimize damgalandı. Dilan’ın tutsaklık mekanını ilmek ilmek görünür kıldığı resimlere baktığımızda bu nedenle kapatılmanın, hapsedilmenin binbir halini kaydeden tarih yanı başımızda olacak. Resimler bizlere görünmeyen tutsakların hikayelerini düşündürecek.

Ve elbette nakışçısını çizdiği mekanların bir köşesinde oturup renkli iplerle ilmek ilmek hikaye anlatmasını hayal edeceğiz. Nakışı ve resmi böylesi yaratıcı bir esinle birleştirip, mekanın tekinsizliğini görünür kıldığı için sevgili Dilan’ın emeğine teşekkür ederek bu hikayeyi bitirmek istiyorum.”

Nibel Genç
31.08.2018

Dilan Cudi Saruhan

Dilan, 23 Temmuz 1992’de İstanbul’da doğdu. 2010 yılında liseden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Muhasebe ve Finansman Bölümü’nü kazandı. Ardından Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde eğitimine devam etti. Ancak bölümünden memnun olmaması nedeniyle İktisat Fakültesi’ni bıraktı. 2015 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nü kazandı. Sanatçı 2017 yılında TÜYAP İstanbul Sanat Fuar’ında “Bak! Ben Buradayım Gökyüzü Kadar Çıplak” isimli videoart çalışmasıyla yer aldı. Yine aynı sene içerisinde Versus Art Project’te gerçekleşen Vakka Esmod Majida Khattari defilesinde bir performans gerçekleştirdi. Birçok filmde sanat yönetmenliği asistanlığı yaptı. Saruhan, 26 Nisan 2017’de “Bak! Ben Buradayım Gökyüzü Kadar Çıplak” işimli video işini Marmara Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesi’nde performe etti. Maruz kaldığı adli control ve sürekli verdiği parmak izlerinden yola çıkarak kamusal alana; okula, sürekli olarak kullandığı toplu taşıma araşlarına, yürüdüğü sokaklara; parmak izi bıraktığı bu video performansıyla Viyana’daki Hinterland Galeri’deki karma sergiye katıldı. 2018 yılında sanatçıya İran’daki Tahran Azad Galerisi’nden gelen teklif ile Dilan’ın “Bak! Ben Buradayım Gökyüzü Kadar Çıplak” işi İran’da da izlendi. 13 Aralık 2017 tarihinden beri Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan sanatçının cezaevinde işlediği aletlet 2018 TÜYAP İstanbul Sanat Fuar’ında sergilendi. Dilan Cudi Saruhan üretimine cezaevinde devam etmektedir.

Çanakkale Sergi Önerileri

Çanakkale Hava Durumu

28°

az bulutlu
2 Haziran 2025